Yayınlanma Tarihi: 9 Nisan 2022

KIYMETLİ EVRAKIN TAHVİLİ (KIYMETLİ EVRAKTA TÜR DEĞİŞTİRME)

Nama veya emre yazılı senet, ancak kendisine hak verdiği ve borç yüklediği tüm kişilerin muvafakatıyla hamile yazılı senede dönüştürülebilir. Bu muvafakatın doğrudan senet üzerine yazılması gerekir.

Türk Ticaret Kanunu MADDE 650- (1) Nama veya emre yazılı senet, ancak kendisine hak verdiği ve borç yüklediği tüm kişilerin muvafakatıyla hamile yazılı senede dönüştürülebilir. Bu muvafakatın doğrudan senet üzerine yazılması gerekir. (2) Hamile yazılı senetlerin nama veya emre yazılı senede dönüştürülebilmesi hususunda da aynı kural geçerlidir. Bu son hâlde hak veya borç sahibi kişilerden birinin muvafakatı bulunmazsa bu dönüştürme, ancak dönüştürmeyi yapan alacaklı ile onun haklarına doğrudan doğruya halef olan kişi arasında hüküm ifade eder. Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükmünce, senedin türünün değiştirilmesi ile kıymetli evrak nev’ileri arasındaki değişim ele alınmıştır. Başka bir deyişle, senetler birbirlerinin türlerine değiştirilebilmektedir. Fakat belirtilmelidir ki, bir tahvilin hisse senedine çevrilmesi bu madde kapsamında tür değiştirme olarak kabul edilmemektedir. Kıymetli evrakın tahvili iki şekilde olmaktadır.

Kanuni Tür Değiştirme: Türk Ticaret Kanunu MADDE 690- (1) Vadenin geçmesinden sonra yapılan ciro, vadeden önce yapılan bir cironun hükümlerini doğurur; ancak, ödenmeme protestosundan veya bu protestonun düzenlenmesi için öngörülmüş sürenin geçmesinden sonra yapılan ciro, sadece alacağın temliki hükümlerini doğurur. (2) Aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir ciro protestonun düzenlenmesi için öngörülen sürenin geçmesinden önce yapılmış sayılır. Hüküm incelendiğinde, senedin nev’inin bir kanun hükmü gereği değişmesi durumunda kanuni tür değiştirme söz konusu olacaktır (TTK md.690/1).

İradi Tür Değiştirme: Senedin türü, bir “tahvil anlaşması” ile iradi olarak değiştiriliyor ise burada iradi tür değiştirme söz konusu olmaktadır. Anlaşmanın taraflarını, borçlu ve değişimin yapılacağı sırada senette hak sahibi olarak görünmekte olan herkes oluşturmaktadır. Yapılan tahvil anlaşması ile taraflar, senedin o andan itibaren ifa bakımından o zamana kadar olan anlamından farklı bir anlam taşıyacağını kabul etmektedirler. Tahvil anlaşması iki şekilde ifa olunmaktadır:

  1. Yeni bir senet düzenlenmesi şeklinde olabilmektedir.
  2. Varılan anlaşma tahvili senedin üzerine işaret edilmektedir. Bu şekilde, nev’i değiştirilen senedin içeriğinde gerekli değişiklikler yapılmaktadır. Yapılan değişiklikler bazen ilgililerin hepsi (TTK md.650/1) bazen de bazıları (TTK md.650/2) tarafından imza ile doğrulanmaktadır. Nama veya Emre Yazılı Senedin Hamile Yazılı Senede Tahvili: Tahvil için gerekli şartlar:
  • Bütün hak ve borç sahiplerinin tahvile rıza göstermesi gerekmektedir.
  • Bütün ilgililerin muvafakatlarının senet üzerine imza şeklinde atılmış olması gerekmektedir.
  • Hamiline yazılı senet haline dönüştürülmek istenen senedin, hamiline senete dönüştürülebilecek nitelikte olması gerekmektedir. Yani hamiline tanzim ve tahvil kabiliyetinin olması gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu MADDE 485- (1) Esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, payın türü dönüştürme yolu ile değiştirilebilir. Dönüştürme esas sözleşmenin değiştirilmesiyle yapılır. Dönüştürmenin kanunen öngörüldüğü hâllerde yönetim kurulu gerekli kararı alarak derhâl uygular ve bunun esas sözleşmeye yansıtılması girişimini hemen başlatır. (2) Nama yazılı pay senetlerinin hamiline yazılı pay senetlerine dönüştürülebilmesi için payların bedellerinin tamamen ödenmiş olması şarttır.

Hamiline Yazılı Senedin Nama veya Emre Yazılı Senede Tahvili: Aslında yukarıda nama veya emre yazılı senetlerin hamiline yazılı senede tahvilindeki usul burada da uygulanmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere buradaki hamiline yazılı senetlerin de nama veya emre yazılı senetlere tahvili için o senetler adına tanzim ve tahvil kabiliyeti bünyesinde mevcut olmalıdır. Yine tahvilin yapılması konusunda rızalarını bildiren kişilerin senet üzerinde bu konuda rızalarının olduklarına dair yazılı beyanları ve imzaları olmalıdır. Lakin bazı farklılıklar bulunmaktadır. Şöyle ki; hak sahiplerinin ve borçlu kişilerin burada da tahvile yönelik onayları gerekmektedir. Fakat burada yukarıdaki tahvilin aksine bütün ilgililerin tahvile ilişkin onayı beklenmemektedir. Başka bir deyişle tahvil sadece onaylayan ve kabul eden ilgililer aarasında geçerli olmaktadır. Böyle bir durumda bir senedin bazı kişiler arasında nama yazılı bazıları arasında emre yazılı veyahut da bazıları arasında hamiline yazılı olarak geçerli olabilmesi mümkün olmaktadır.

Emre Yazılı Senedin Nama veya Hamiline Yazılı Senedin Emre Yazılı Senede Tahvili: Bu başlık direkt olarak Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş bulunmamaktadır. Bu tahvillerin durumlarına Türk Ticaret Kanununun 650’inci hükmü kıyasen uygulanmaktadır. Hükmün birinci fıkrası nama yazılı senetlerin emre yazılı senede tahvili için; ikinci fıkrası ise emre yazılı senetlerin nama yazılı senetlere tahvili için kıyasen uygulanmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu MADDE 650- (1) Nama veya emre yazılı senet, ancak kendisine hak verdiği ve borç yüklediği tüm kişilerin muvafakatıyla hamile yazılı senede dönüştürülebilir. Bu muvafakatın doğrudan senet üzerine yazılması gerekir. (2) Hamile yazılı senetlerin nama veya emre yazılı senede dönüştürülebilmesi hususunda da aynı kural geçerlidir. Bu son hâlde hak veya borç sahibi kişilerden birinin muvafakatı bulunmazsa bu dönüştürme, ancak dönüştürmeyi yapan alacaklı ile onun haklarına doğrudan doğruya halef olan kişi arasında hüküm ifade eder.

Tahvilin Sonuçları: Belirtilmelidir ki tahvilin birçok farklı sebebi bulunabilmektedir. Fakat tahvilin sebepleri ne olursa olsun sonuçları daima ileriye yönelik olacaktır. Yani tahvil sonrasındaki sonuçlar geriye yürümemektedir. Tahvilin ortaya konulmuş olan sebebi/keyfiyeti, bu konunun senette belirtilmiş olmasına bağlıdır.

KIYMETLİ EVRAKTA DEF’İLER Etkilerine Göre Def’iler: Iki kısıma ayrılmaktadır.

  1. Borçlu tarafından senede hamil olan herkese karşı ileri sürülebilen def’ilerdir.
  2. Belirli bir borçlu tarafından senede hamil olan belirli bir senet alacaklısına karşı ileri sürülebilen def’ilerdir. Bu def’ilere nisbi def’iler de denilmektedir.

Maddi Özelliklerine Göre Def’iler: Üç kısıma ayrılmaktadır.

  1. Senet metninden anlaşılan def’ilerdir.
  2. Senetteki bir taahhüdün hükümsüzlüğüne ilişkin def’ilerdir.
  3. Şahsi def’ilerdir.

1. Senet Metninden Anlaşılan Def’iler: Örneğin, ciro silsilesindeki kopukluklar, senette oluşmuş olan şekil eksiklikleri, zamanaşımı, senet üzerinde senedin mahiyetini etkileyecek çizik veya yazılar, müracat hakkının kaybedilmiş olması, vadenin henüz gelmemiş olması vb gibi senedin mücerretliğini ortadan kaldıran kayıtların bulunması veya geçerli olmayan kayıtların bulunması def’i kapsamına girmektedir. Bu def’iler mutlak def’ilerdir.
Başka bir deyişle, kamu itimadına sahip emre yazılı senetlerde, borçlunun sneetten anlaşılan bir def’iyi alacaklıya karşı ileri sürebileceği kabul edilmektedir. Çünkü alacaklı senedi görerek, olduğu haliyle almaktadır ve bu sebepledir ki kendisine karşı ileri sürülebilecek def’iyi bilmektedir. Bu yüzden alacaklıyı korumak için ek bir koruma sağlanmamaktadır.

2. Senetteki Bir Taahhüdün Hükümsüzlüğüne İlişkin Def’iler: Örneğin, temsil yetkisinin bulunmaması, imzanın sahte olması veya imza sahibinin ehliyetsiz olması vb gibi hallerde bu def’iler öne sürülebilmektedir. Hatta bu hallerde mutlak def’i olarak herkese karşı ileri sürülebileceklerdir. Bu hallerde bir istisna olarak borçlunun menfaatini korunmaktadır. Bu tarz def’iler senedin tamamıyla hükümsüz olması sonucu doğurmamaktadır. Yalnızca o senet kapsamında taahhüt altına giren kişinin taahhüdünün geçersiz olmasına sebep olmaktadır. Bu def’iler, senedin verilmesine ilişkin ayni nitelikli bir sözleşme ile ilgili olmaktadır. Özellikle bu def’iler senet metninden anlaşılmadıkları için nisbi etkili olmaktadırlar. Fakat belirtilmelidir ki bazı hallerde mutlak etkileri olabilmektedir. Senetteki taahhüdün geçersizliğine ilişkin diğer def’iler “Senedi alan kişinin sonuçlarını bilerek ve isteyerek doğmasına sebebiyet verilen hukuki görünüş nedeni ile sorumluluk ilkesi” gereğince iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülememektedir. Bu durum senedin hata, hile veya çalınma vb gibi durumlarda verildiğinde dahi geçerli olmaktadır.

3. Şahsi Def’iler: Emre yazılı senetlerdeki bulunan borç taahhüdüne hiçbir etkisi olmayan, daha çok borçlunun, belirli bir alacaklı ile arasındaki hukuki münasebetten kaynaklı olarak ortaya çıkan def’ilerdir. Bu sebepledir ki yalnızca hukuki münasebetin bulunduğu kişi ile ilgili borçlu arasında geçerli olmakta ve ileri sürülebilmektedir. Fakat bu durumunda belirli istisnai halleri bulunmaktadır. Bu istisnai haller bulunduğu takdirde borçlu şahsi def’ini, tam olarak ilgisi bulunmayan bir başka hamile karşı da ileri sürebilmektedir. Buna en güzel örneklerden biri senedin halefiyet yolu ile devralınmış olduğu halde senedi halefiyet ile devralan hamile karşı ileri sürülebilecek şahsi def’idir. Bir başka örnek ise, gerekli işlemlerin vaktinde yapılmaması sonucunda müraacat hakkının kaybedilmesinden sonra ciro edilen kişiye karşı ileri sürülen şahsi def’i olmaktadır. Bir diğer nokta, aradan doğrudan doğruya bir ilişki bulunmadığı halde, borçlu alacaklıya karşı yine de şahsi def’ilerini ileri sürebilmektedir. Bu durum Türk Ticaret Kanununun 825 hükmünün birinci fıkrasında belirtilmiştir. En güzel örnek ise takas def’i olmaktadır. Takas def’inde, hamilin borçluya karşı başka bir borcu olması durumunda, borçlunun senet bedelinden alacağı miktardaki borcu düşerek ödemeyi yapması durumudur. Son nokta ise, hamilin senedi iktisap ederken, bilinçli bir şekilde borçlunun zararına veya aleyhine hareket etmesi durumunda borçlu yine şahsi def’ilerini ileri sürebilmektedir.

Türk Ticaret Kanunu MADDE 825- (1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir. (2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.

KARARLAR:

Hukuk Genel Kurulu 2017/341 E., 2020/374 K. “II. UYUŞMAZLIK: Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya kapsamına göre davacı/borçlunun senedin tüketici senedi olarak verildiğinden bahisle “nama yazılı düzenlenmesi gerektiği” iddiasını, takibe konu senedi ciro yoluyla devralan takip alacaklısı/davalıya karşı ileri sürüp süremeyeceği noktasında toplanmaktadır. … Diğer taraftan 6762 sayılı TTK’nun 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 sayılı TTK’nun 599. maddesinde "Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" hükmü öngörülmüştür. Alacaklının takibine dayanak yaptığı senet, kambiyo senedi (bono, poliçe ve çek) niteliğinde olmadığı hâlde, icra müdürü takip talebini kabul ederek borçluya kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluna ilişkin ödeme emri gönderirse, beş gün içinde icra mahkemesine şikâyette bulunarak, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibin iptalini sağlayabilir (İİK m. 168/3, 170a,I). Bu nedenle icra müdürü, alacaklının takip konusu yaptığı belgenin kambiyo senedi olup olmadığını incelemekle yükümlüdür (İİK m. 168/I). İcra müdürü, alacaklının dayandığı senedin kambiyo senedi olmadığı kanısına varırsa, takip talebini reddetmelidir; reddetmezse, kambiyo senetlerine mahsus takip, şikâyet (İİK m. 168/3, m. 170a,I) üzerine veya resen (İİK m. 170a, II) icra mahkemesi tarafından iptal edilir. Ayrıca takip talebini alan icra müdürü, alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunup bulunmadığını da incelemek zorundadır (İİK. m. 170a,II) (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2004, s. 658, 686). Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2014 tarihli ve 2013/12-2101, 2105, 2172, 2179, 2181 E., sayılı kararlarında da benimsenmiştir. Somut olayda takip konusu senedin kambiyo senedi özelliklerini taşıdığı ve alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan 6762 sayılı TTK’nın 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 sayılı TTK’nın 599. maddesi uyarınca poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; ancak, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde bu def’iler ileri sürebilecektir. Dosya kapsamına göre, takip alacaklısının 6762 sayılı TTK'nın 599. maddesi hükmü uyarınca kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, senet metninde de tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Ayrıca icra mahkemesinin dar yetkili bir mahkeme olması, borçlunun senet lehtarı ve cirantası olması da gözetilerek, TKHK’nın 6/A maddesi gereğince senedin nama yazılı düzenlenmesi gerektiği iddiasını hamile karşı ileri sürmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 2. maddesi kapsamındaki çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranış hukuken korunamaz. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA,” Hukuk Genel Kurulu 2014/407 E., 2014/686 K. “Bu ilke gereğince keşideci, hamile karşı bedelsizlik iddiasında bulunamaz. Senet bedelinin lehdara haricen ödediğini ileri süremez. Hatır senedi olduğunu ileri süremez. Temel hukuki ilişkinin geçersizliğini de ileri süremez. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ne var ki, somut olayımızda keşideci (tüketici) şahsi defileri yanında, senet metninden anlaşılan hükümsüzlük nedenine de dayanmıştır. Takibe konu senetlerin taksitle satış sözleşmesine dayalı olarak düzenlendikleri uyuşmazlık konusu değildir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6/A maddesinde; taksitle satış sözleşmesi düzenlenirken, tüketici lehine, “Sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse bu senet, her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenir. Aksi takdirde kambiyo senedi geçersizdir.” emredici hükmü öngörülmüştür. Görüldüğü gibi, burada kanundan doğan bir hükümsüzlük hali söz konusudur. Çünkü senetler kanunun emredici hükmüne aykırı olarak, nama yazılı değil de, emre yazılı olarak düzenlenmişlerdir. Burada herkese karşı ileri sürülebilen mutlak hükümsüzlük hali söz konusudur. Senette sahtekarlık ve tahrifat da bunun gibidir. Hal böyle olunca, takibin keşideci (tüketici) yönünden iptalinde yasaya aykırılık yoktur. Esasen, özel daire önce mahkeme hükmünü onamıştır. Karar düzeltme aşamasında bozma kararı verilmiştir. Kanaatimizce, bozma kararı verilirken, keşideci (tüketici) nin hukuki durumu ile lehdarın hukuki durumu arasındaki 4077 sayılı Kanundan kaynaklanan özel durum gözden kaçırılmıştır.”

Hukuk Genel Kurulu 2013/2175 E., 2014/234 K. “Somut olayda, takip konusu senedin kambiyo senedi özelliklerini taşıdığı ve alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan 6762 sayılı TTK’nun 690.maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 sayılı TTK’nun 599.maddesi uyarınca poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; ancak, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde bu def’iler ileri sürebilecektir. Dosya kapsamına göre, takip alacaklısının 6762 sayılı TTK'nun 599. maddesi hükmü uyarınca kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, senet metninde de tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Ayrıca icra mahkemesinin dar yetkili bir mahkeme olması, davacının senet lehtarı ve cirantası olması da gözetilerek, davacının TKHK’nun 6/A maddesi gereğince senedin nama yazılı düzenlenmesi gerektiği iddiasını sonradan hamile karşı ileri sürmesi Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 2. maddesi kapsamındaki çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranış hukuken korunamaz. Bu bakımdan mahkemece; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken yazılı gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının bozulması gerekmiştir.”

  1. Hukuk Dairesi 2014/2126 E., 2014/10230 K. “Dava, zayi nedeniyle çek iptali istemine ilişkin olup, 6102 sayılı TTK'nın 818/1-s maddesi gereğince, elinden iradesi dışında kıymetli evrak çıkan kişi zayi nedeniyle iptal davası açıp, alacağı karar ile de çek bedelini, çeki ibraz etmeden tahsil etme veya keşidecisinden yerine yeni çekler alma hakkı kazanacaktır. Zamanaşımı bir def'i olup, kendiliğinden borcu sona erdiren bir husus olmadığı için iş bu davanın reddine gerekçe yapılamayacağından, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi, TTK'nın 814. maddesinde belirtilen zamanaşımı süreleri; 03.02.2012 tarih ve 28193 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 31.01.2012 tarih ve 6273 sayılı kanunun 8. maddesi ile TTK'nın 814. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarda yer alan “altı ay” ibarelerinin “üç yıl” şeklinde değiştirilmesi suretiyle üç yıla çıkarılmış olup mahkemece; iptali istenilen çekin 13.4.2012 tarihinde keşide edildiği ve kambiyo senedi vasfını haiz olduğu hususu gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

  2. Hukuk Dairesi 2014/11632 E., 2015/531 K. “... tarafından düzenlenen vekaletname uyarınca davalı ...'in dava konusu çekleri temsilci sıfatını belirtmeksizin imzaladığı, davacının da dava dışı kişiden ciro yoluyla çekleri aldığı anlaşılmaktadır. "Gerek kanuni, gerek akdi temsilci, yetkisini kullanarak senedi imzaladığı takdirde, temsil olunan borçlanmış olur. Temsilcinin, imzayı temsil durumunu belli etmek suretiyle atmış olup olmamasının, bu bakımdan farkı yoktur." (Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Bası, sh. 404) Bu durumda, çeklerden sadece çek hesap sahibi ... sorumlu olduğundan, temsilci sıfatını belirtmeksizin çekleri imzalayan davalı ... yönünden davanın reddi gerekirken, bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.”

  3. Hukuk Dairesi 2014/18955 E., 2015/2856 K. “Dava konusu bonoların lehtar olan davacının cirosu ile davalı ...'a devredildiği ve ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Senete karşı ileri sürülen her türlü iddia ve def'inin yazılı delile kanıtlanması gerekir. Somut olayda tanık dinlenmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece, bu yönler gözetilmeden somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”

  4. Hukuk Dairesi 2014/29893 E., 2015/4711 K. “Alacaklı ... tarafından çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan takipte, lehdar borçlu yasal süresi içerisinde İcra Mahkemesine başvurarak takip konusu çekin zamanaşımına uğraması nedeniyle kıymetli evrak vasfını kaybettiği, bankaya ibrazdan sonra hak sahibi tarafından geçerli bir ciro olmadan kambiyo senetlerine özgü takip yapıldığından takibin iptalini talep ettiği, mahkemece ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle çekin kambiyo vasfını kaybettiğinden bahisle kambiyo senetlerine mahsus takip yapılamayacağından takip iptaline karar verildiği görülmektedir. TTK'nun 790. maddesinde " (1) Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır." Aynı Kanun'un 793. maddesine göre ibrazdan sonra yapılan ciro alacağın temliki hükmündedir. Bu halde çek, çek niteliğini kaybetmemekte sadece şahsi def'iler ibrazdan sonra çeki ciro ile alan yetkili hamile karşı da ileri sürülebilmektedir. Somut olayda, takip dayanağı 27.10.2012 ve 24.10.2012 keşide tarihli çeklerin arkasının incelenmesinde, çekleri bankaya ibraz eden ..., çeklerin ibrazı ve karşılıksız şerhi verilmesinden sonraki cirosu ile çekleri takip alacaklısı ...'a teslim ettiği ve takip alacaklısının ciro silsilesi içerisinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda alacağın temliki hükmünde de olsa, takip alacaklısına yapılmış bir ciro mevcuttur. Şu hale göre takip dayanağı çeklerde ciro silsilesinde kopukluk olmayıp, anılan ciro alacaklıyı yetkili hamil kılar. O halde mahkemece borçlunun diğer itirazlarının incelenerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.”

  5. Hukuk Dairesi 2015/14291 E., 2016/1780 K. “Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davalılardan ...., çeke ciro yoluyla hamil olduğundan anılan yasa hükmü uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davacı keşideciden alacak talebinde bulunabilir. Böyle bir durumda sebepsiz zenginleşmediğinin keşideci tarafından kanıtlanması gerekir. Öte yandan, hamilin senedi bile bile borçlunun zararına hareket ederek kötü niyetle iktisap ettiği iddiasının da TTK'nın 599. maddesi hükmü uyarınca keşideci tarafından ispatlanması gerekir. Bu bağlamda davalılar hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2011/151035 sayılı dosyasında yürütülen soruşturmanın sonucunun işbu davaya etkisi de gözetilmelidir.”

  6. Hukuk Dairesi 2015/21785 E., 2015/31622 K. “... konumundaki yetkili ... tarafından, senet keşidecisi ve lehtar hakkında bir adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlu keşideci ... icra mahkemesine başvurusunda; ...ukuk Mahkemesi'nin … tarih ve … Esas- … Karar sayılı kıymetli evrakın iptali davasında, takibe konu senede dayalı olarak icra takibi yapılmaması yönünde tedbir kararı ve ayrıca yargılama sonunda da, takibe konu senedin iptaline karar verildiğini, buna rağmen takip yapıldığını ve haciz işlemleri uygulandığını belirterek, konulan hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece, şikayetin kabulüne ve tedbir kararından sonra başlatılan takibin iptaline hükmolunmuştur. 6102 sayılı TTK'nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 687. maddesine göre; "...kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri, başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun." Somut olayda, takip alacaklısı ..., bonoda ciranta olup, şikayetçi keşideci ve dava dışı lehtar hakkında takip yapmıştır. Yukarıdaki yasa hükmü gözetildiğinde, davacısı senet keşidecisi ..., davalısı senet lehtarı ... olan .... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin … tarih ve … Esas- … Karar sayılı takip konusu senedin iptaline ilişkin kararın ve bu davada verilen tedbir kararının davada taraf olmayan alacaklı cirantayı (....'ni) bağlayıcı etkisi bulunmamaktadır. O halde, mahkemece, hacizlerin kaldırılması isteminin bu nedenle reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptaline hükmedilmesi isabetsizdir.”

  • GÖZDE TETİK
WhatsApp