Yayınlanma Tarihi: 24 Ekim 2021

TCK. 158 NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK

Dolandırıcılık, TCK madde 157 hükmüne göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak.” şeklinde belirtmiştir.

TCK. 158 NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158. Hükmünde çerçevesi çizilmiş olan nitelikli dolandırıcılık suçunu incelemeden önce dolandırıcılık suçunu genel olarak incelemek gerekmektedir.

1. Dolandırıcılık nedir?

Dolandırıcılık, TCK madde 157 hükmüne göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak.” şeklinde belirtmiştir. Suçla korunmakta olan hukuki değer malvarlığıdır. Nitekim kanunumuzda da “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında incelenmiştir.

Suçun Maddi Unsurları incelenecek olursa:

  • Suçun Hukuki Konusu: Taşınır, taşınmaz veya alacak hakkı gibi malvarlığına ilişkin herhangi bir değerdir.
  • Fail: Suçun faili herkes olabilir. Failin kişilik veya durumu özelinde herhangi bir özellik belirtilemiştir. Ancak fiilin TCK md. 158/1-h,i’ye göre “h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle” işlenmesi cezayı ağırlaştırıcı sebeplerden kabul edilmektedir.

!!!! Bunun yanında TCK md.250/2’ye göre “Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Kamu görevlisi ikna suretiyle irtikap suçunu işlemiş kabul eidlmektedir.

  • Mağdur: Suç tipinde mağdur açısından da herhangi bir özellik gösterilmez. Mağdur herkes olabilir. Hatta ve hatta suçun mağdurunun algılama yeteneğine haiz olması da beklenmemektedir. Lakin TCK md.158/1 hükmünün c bendi gereğince dolandırıclık suçunun “Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,” işlenmesi ağırlatıcı sebep sayılmıştır. Bu aşağıda daha detaylı bir şekilde açıklanacaktır.

  • Eylem: Hareket ve zarar neticesi arasında illiyet bağının bulunması sonucunda eylemin oluştuğu kabul edilmektedir. Tipe uygun eylemin varlığının kabulü için;

  1. Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatma,
  2. Mağdurun veya başkasının zararına olma,
  3. Kendisine veya başkasına bir yarar sağlanmış/sağlamış olmak gerekmektedir.

Buradaki hile, mağduru aldatacak, mağdurun iradesi üzerinde etkili olarak onu hataya düşürecek nitelikte olmalıdır. Ve devamında bu hileli davranışlarla aldatma sonucunda bir zarar oluşmuş olmalıdır. Fakat zararın mağdurun malvarlığı üzerinde oluşması şartı bulunmamaktadır. Zarar bir başkasında da oluşabilmektedir. Şöyle ki, hileye mağdur kalarak aldatılan kişi mağdur kabul edilmekle birlikte, malvarlığında azalma olan kişi ise suçtan zarar gören olarak nitelendirilir. Aynı şekilde yararın da yine faille sınırlı kalması beklenmemektedir. Yarar bir başkasının malvarlığı üzerinde de doğabilmektedir. Yararın fail üzerinde doğması gerektiği bir kıstas olarak kabul edilmemektedir.

Bununla birlikte her ne kadar dolandırıcılık suçunda mağdur kendi rızası ile malvarlığındaki değeri faile veriyor ise de burada rızayı sakatlayan ve suçun oluştuğu kabulüne iten nokta helenin varlığıdır. Buradaki rıza hile ile sakatlandığı için rıza hukuki sonuç doğurmamaktadır.

Ağırlatıcı sebeplere geçmeden önce belirtilmelidir ki, dolandırıcılık suçu genel kast ile işlenmektedir. Herhangii bir özel sebep aranmamakta, failin bilmesi ve istemesi yeterli kabul edilmektedir.

2. Suça Etki Eden Nedenler?

  • Cezayı Ağırlaştırıcı Sebepler TCK. Md. 158

Nitelikli dolandırıcılık Madde 158- (1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi

Bu bent kapsamında hükmün gerekçesinde “Bu nitelikli unsurun gerçekleşmesi için, dini inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dini inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.” denilmiştir. Belirtilen suç tipinde üfürükçülük, cami yaptırmak maksadı olduğundan bahisle para toplamak veyahut muskacılık giibi örnekler bulunmaktadır.

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi

Burada dikkat ediilmesi gereken en önemli nokta, mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zort şartlarda, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardan olması gerekmektedir. Örnek olarak afet kazası veya trafik kazası verilebilmektedir.

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi

Algılama yeteneğinin zayıfladığı hallerden maksat; yaş küçüklüğü veya yaşlılık, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi hallerdir. Somut olay özelinde algılamanın zayıflamış olup olmadığı incelenmelidir. Çünkü herhangi bir yaşlılık durumda algılamanın zayıfladığı kabul edilemez.

Bir diğer dikkat edilmesi gereken durum ise, mağdurun düştüğü algılama yeteneğindeki zayıflama hali, fail tarafından yaratılmış olmak zorunluluğu bulunmamaktadır. Şöyle ki, fail mağduru sarhoş etmelidir gibi birk aide yoktur. Burada önemli olan nokta, fail mağdurun sarhoş olduğunu biliyor ve bu bilinçle bu durumdan faydalanarak mağduru aldatmalıdır.

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi

Hükmün bendinde de belirtildiği üzere, bu suç tipinin gerçekleşmesi şartı sayılan kurum veya kuruluşlar nezdinde zararın oluşması şartına bağlı kılınmamış; eylemin kurum veya kuruluşların veya dernek ya da vakıfların aldatmada araç olarak kullanılması şartı kabul edilmiştir. Bu sayılanların zararına işlenmiş olması durumunda bu ağırlatıcı sebebin uygulanması mümkün olmamaktadır.

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi

Yukarıdaki bentle bağlantılı bir benttir. Yukarıdaki sayılanlar arasında sadece kamu kurum ve kuruluşları özel olarak almmış ve ayrı olarak bu kamu kurum ve kuruluşların zararına olarak işlenmesi durumunda ağırlatıcı sebep olarak sayılmıştır. Burada kanunkoyucunun vurgulamak istediği nokta ise, kamu kurum veya kuruluşların zararına veya araç olarak kullanılıp aldatma eyleminin gerçekleştirilmesini ayrı ayrı olarak suç tipinde ağırlatıcı sebep sayarak koruma altına almıştır.

Bu niteliki hal hükmünün uygulanabilmesi için kamu kurum veya kuruluşların maddi varlığının kullanılması ön şart olarak kabul edilmiştir. Bu demek oluyor ki sadece ismen kullanılmamalı, o kamu kurum veya kuruluşun bina, kıyafet, araç vs. gibi maddi yönlü şeyleri de kullanılmalıdır.

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi

Burada dolandırıcılık suçuna konu olan haksız menfaat “ bilişim sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilen hileli davranışın yöneltildiği gerçek iradenin fesada uğratılması sonucu elde edilmiş olmalıdır.” ( Başbüyük, Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Hırsızlık ve Dolandırıcılık, 178.)

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi

Bu ağırlatıcı sbeepte dikkat edilmesi gereken nokta: Uygulanması açısından basın ve yayın araçlarının suçun işlenmesinde gerçek anlamda büyük kolaylık sağladığının belirgi olması gerektiğidir.

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi

Hükmün gerekçesinden de anlaşılacağı üzere kanunkoyucu, burada ticari faaliteri meslek olarak icra eden kişilerin güvenirliğini korumak maksadıylai dolandırıcılık suçunun tacir veya şirket yönetici olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında veya kooperatif yöneticilerinin kooperatif faaliyetleri temelinde işlenmesini ağırlatıcı sebep olarak saymıştır.

Bendin temelinde suçun ticari faaliyet sırasında veya kooperatif faaliyetler kapsamında işlenmesi gerektiğidir.

Bend kapsamında dolandırıcılık suçu özgü suç haline gelmiş bulunmaktadır. Yani bu ağırlatıcı sebebin uygulanabiilmesi için failin tacir veya şirket yöneticisi veya şirket adına hareket eden kişi ya da kooperatif yönetici olması gerekmektedir.

Karşılıksız çek durumunda da yine suç kapsamına alınabilmesi için karşılıksız çekin ticari faaliyet esnasında veya kooperatif faaliyetler sırasında verilmiş olması şartı karşı tarafı aldatma maksadıyla verilmesi şartı ile birlikte aranmaktadır.

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi

3349 sayılı Gelir Vergisi Kanununu md. 65/2 hükmünce Serbest meslek faaliyeti, “Sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtısasa dayanan ve ticari mahiyette olmıyan işlerin iş verene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.”olarak tanımlanmıştır.

Aynı kanununun 66. Maddesinde ise serbest meslek erbabı, erbest meslek faaliyetini mütat meslek halinde ifa edenler olarak tanımlanmıştır.

Bu tanımalamalar çerçevesinde Türk Ceza Kanunun bu bendindeki suç tipi özgü suça dönüşmekte failinin serbest mesleğini icra etmesi gerekmektedir.

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi

Kredi kurumundan sadece banka anlaşılmamakla birlikte, kanunen borç para verme yetkisine haiz kurumlar anlaşılmalıdır.

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi

Bu bent kapsamında sigortanın türü, sigorta edilen riskin türü önemli olmamakla birlikte yine failin sigorta bedelinin alacaklısı olması veya sigorta edilen olması bir değişiklik yaratmamaktadır.

l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi

Çok eski olmayan bu değişiklik sonradan fazlasıyla yaygınlaşan bir suç durumunu önlemek maksadıyla hükme eklenmiştir.

(2) Nüfuz Ticareti

Failin kamu görevlisini açıkça zikretmesi gerekmektedir. Yani kamu görevlisinin kim veya görevinin ne olduğu önemsiz olsa dahi fail sadece kurumdan söz ederek bu suçu işlemiş kabul edilemez.

Burada nüfuz sağlayadığı iddia edilen kau görevlisi fail dışında başka bir kişi olmalıdır. Buradaki ağırlatıcı sebebin uygulanması açısından somut olay ve failin durumu özellikle incelenmeli TCK md. 255 veya 259’da sayılan suç tiplerine girmediğinden emin olunmalıdır.

Hafifletici Sebep TCK md. 159

Daha az cezayı gerektiren hal Madde 159- (1) Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

3. Teşebbüs

Bu suç tipinde teşebbüs mümkündür. Failin almatmaya yönelik başlamış olduğu hileli davranıları ile icra hareketi başlamış kabul edilmektedir.

4. Suçluların Çokluğu (İştirak)

Suça iştirak mümkündür. Her şekilde yapılabilmektedir. Dikkat edilmesi gereken nokta, kişinin kendisine sadece haksız menfaat sağlanmış olması suçun hareket kısmına iştirak edilmemiş ise cezalandırılmamaktadır.

5. Suçların Çokluğu (İçtima)

Koşulları oluştuğu takdirde zincirleme suç uygulanabilmektedir. Lakin birden fazla dolandırıcılık eyleminin aynı kişiye karşı işlenmiş olması şartı aranmaktadır. Zincirleme suçun diğer uygulama alanı ise, yani, tek bir dolandırıcılık fiilinin birden fazla kişiye karşı işlenmiş olması durumunda TCK md. 43/2 hükmü uygulanmaktadır.

TCK md.212 hükmü uyarınca sahtecilik ve dolandırıcılık fiillerinin birlikte işlenmiş olması durumunda gerçek içtima kuralları uygulanarak her iki suç için de ayrı ayrı cezaya hükmolunur.

6. Muhakeme

Dolandırıcılık suçu basit veya nitelikli olup olmadığına bakılmadan re’sen kovuşturulan bir suç tiipidir. Görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir.

7. Kararlar

Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2012/15371 E. , 2014/1734 K.

“Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir. Sanık ...'ın, yeşil reçete kapsamında bulunan “....” adlı ilacı 3 ay içerisinde farklı sağlık kurumlarında yüksek doz aşımı yaparak reçeteye yazdırıp aldığı, sonrasında ise bu ilaçları satarak haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanığın haksız kazanç sağladığına dair bir delil bulunmadığı gibi, söz konusu ilacı almak için herhangi bir hileli davranışının da söz konusu olmadığı, ayrıca ilgili bakanlık ve sağlık kuruluşlarının, bu tür ilaçların usulsüz kullanımını engellemeye yönelik denetim tedbirlerini almamalarının sanığa yüklenemeyeceği, nitekim günümüz uygulamalarında doktor tarafından yazılan ilacın kullanılan doz miktarına göre, kullanım süresi dolmadan yenisini almanın mümkün olmadığı, bu uygulamanın suç tarihi itibariyle yürürlükte olmamasının suçun oluşmasını sağlamayacağı hususları gözetilerek, sanık hakkında verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/13618 Karar: 2017/14798 Tarih: 13.06.2017

“24.05.2012 tarihli iddianamede, sanıkların katılanları arayarak, kendilerini savcı ve polis olarak tanıtıp, dolandırdıklarının iddia edilmesi karşısında; eylemin, hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 14.maddesiyle 5237 Sayılı TCK’nın 158/1.maddesine eklenen ( L ) bendi kapsamında öngörülen nitelikli dolandırıcılık fiiline dair delillerin takdiri ve değerlendirme yetki ve görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği zorunluluğu,

Kabule göre de;

Dosya içerisinde onaysız sureti bulunan Şanlıurfa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/698 E., 2013/191 K. sayılı kararına göre; sanıklar hakkında 27.04.2012 tarihinde katılanlara yönelik telefon ile dolandırıcılık eylemlerine dair Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame ile kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama sonucunda da Şanlıurfa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, 28.02.2013 tarih ve 2012/698 E., 2013/191 K. sayılı ilamı ile sanıkların, telefon ile katılanları arayarak savcı ve polis olduklarından bahisle dolandırıcılığa teşebbüs suçlarından cezalandırılmasına karar verildiği, anılan kararın sanıklar … ve … ile sanık … müdafii tarafından temyizi üzerine Dairemizin 18.04.2017 tarih ve 2015/4087 E., 2017/9428 K. sayılı ilamı ile “eylemin, hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 14 .maddesiyle 5237 Sayılı TCK’nın 158/1.maddesine eklenen ( L ) bendi kapsamında öngörülen nitelikli dolandırıcılık fiiline dair delillerin takdiri ve değerlendirme yetki ve görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği zorunluluğu” gerekçesi ile bozularak mahalline gönderildiğinin anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında aynı eylem nedeni ile mükerrer dava açılmış olabileceği dikkate alınarak, mükerrer yargılamanın önlenmesi ve zincirleme suç hükümlerinin değerlendirilmesi açısından Şanlıurfa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ilgili dosyasının getirtilerek dosyaya konu eylem ile bu dava dosyasındaki eylem ayrıntılı incelenerek, aynı eylemler olup olmadığı, dolayısıyla sanıklar hakkında mükerrer dava açılıp açılmadığı hususu tespit edildikten sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii, sanıklar … ve …‘ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenle, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/ son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 13.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 15. Ceza Dairesi Esas: 2019/ 13265 Karar: 2020/ 12970 Karar Tarihi: 24.12.2020

“Sanığın aşamalarda alınan savunmasında suça konu çeki ticari ilişki içinde bulunduğu “… İnşaat Tic” ünvanlı firmadan almış olduğunu, çalıntı olduğunu bilmeden ciro ederek kullandığını beyan etmiş ise de; suça konu çekte sanığın çeki aldığını bahsettiği firmaya ait herhangi bir ciro bulunmadığı, çekteki lehtar ve ilk ciranta kısmında sanığa ait şirketin yer aldığı, çeki almış olduğu ticari ilişkiye yönelik herhangi bir fatura ve belge ibraz edememiş olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”

YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9223 Karar: 2016/11008 Tarih: 21.12.2016

YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9223 Karar: 2016/11008 Tarih: 21.12.2016 “Sanıkların temyiz dışı sanık …‘ın sahibi olduğu “U… Mühendislik” isimli işyerinde taşeron işçi olarak çalıştıkları, …‘ın katılan …‘in yöneticisi olduğu … Sitesi’ne diğer temyiz dışı sanık … ile birlikte giderek Denizli Valiliği adına çevre koruma derneğinden geldiğini, Avrupa Birliği fonlarından karşılanmak üzere yakıt tanklarının ve bacalarının temizlenmesi ile kaloriferci eğitimi işlemlerini üstlendiklerini, ayrıca kaloriferciye de giysi temin edeceklerini söylediği, …‘in kabul etmesi üzerine aynı gün akşam vakti … ile birlikte sanıkların siteye geldikleri, sitede kaloriferci olan katılan … ile birlikte kalorifer dairesine indikleri, yakıt deposuna tortuları temizleme amacıyla olduğunu belirttikleri hortumu bağladıkları ve tankere 350 kg tortu çektiklerini söyledikten sonra ayrıldıkları, katılanların yaptıkları kontrolde ise yaklaşık bir ton kalorifer yakıtının çekilmiş olduğunu tespit ettikleri, yargılama sırasında vefat eden temyiz dışı sanık …‘ın şirket yöneticisi olduğu, sanıkların da şirket adına hareket ettikleri, sanıkların üzerlerine atılı suçu bu şekilde işlediklerinin iddia ve kabul olunması karşısında, şirketin suç tarihinde faaliyette olup olmadığının da sorulup tespit edilerek eylemin temas ettiği TCK’nın 158 /1-h maddesinde düzenlenen şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına dair delilleri takdir ve tartışmanın Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 6723 Sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/ son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 21.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

YARGITAY 15. CD. Esas No:2013/6766 Karar No:2015/361 K. Tarihi: 14.01.2015

*“TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.

Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir.Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi,basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.

Sanıkların olay tarihinde mağdur ...'a ait işyerine gelerek... Güvenlik Kurumu elemanı olduklarını söyleyip, yanlarında bulunan ... Araştırma Gazetesi tanıtım kartı kimliklerini gösterdikleri, mağduru kurum elemanı gibi aldatmaya çalışıp işyerinde çalışan iki sigortasız işçiye ilişkin tutanak tutmamalarına karşılık olarak mağdurdan 1.000 TL istedikleri, mağdurun şahısların hal ve davranışlarından şüphelenmesi üzerine "parayı getireyim" diye yanlarından ayrılarak polis çağırıp sanıkları polise teslim ettiği, sanıkların bu şekilde gerçekleşen eylemlerinin kamu kurumunu aracı kılmak suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturduğu iddia edilen olayda;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Sanıkların kendilerini ... Güvenlik Kurumu elemanı olarak tanıtıp, mağdurun işyerinde sigortasız işçi çalıştırdığını ileri sürüp işlem yapmamak için para talep etmeleri şeklindeki eylemlerinde, ...Güvenlik Kurumu'nun maddi varlıklarının araç olarak kullanılmadığı gibi kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanıldığından bahsedilemeyeceği cihetiyle, sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 157/1 maddesinde tanımlanan basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,” *

YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/2881 Karar: 2018/32 Tarih: 08.01.2018

“Sanığın, keşidecisi … olan ve tamamen sahte olarak oluşturulan çeki tahsil için bankaya ibraz ettiği, yapılan incelemede çekin tamamen sahte olduğunun belirlendiği, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın soruşturma aşamasında çekin kendisine ortağı tarafından verildiğini belirtmesine rağmen kovuşturma aşamasında … isimli kişiden aldığını belirttiği, yapılan araştırmada bu kişiye ulaşılamadığı gibi sanığın, adı geçen kişiyle ticari ilişkisini doğrulayacak bir belge de ibraz edemediği, ayrıca yapılan kriminal incelemede çekin ön yüzündeki yazı ve rakamların sanığa ait olduğunun tespit edildiği dikkate alınarak; sanık ve mağdur beyanları, kriminal raporu ile dosya kapsamına göre, suçların sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.

5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği ve buna göre, haksız menfaat miktarının 19.100 TL olduğu dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip sanığın 1910 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasından TCK’nın 35. maddesi gereğince ½ oranında indirim yapmak suretiyle sanığın 955 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Kanun’un 52. maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL den hesap edilmek suretiyle netice olarak 19.100 TL TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, temel cezanın haksız menfaat miktarına göre eksik olarak belirlenerek sonuç itibariyle 9.540 TL belirlenmek suretiyle eksik adli para cezası tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin dolandırıcılık suçunun, teşebbüse elverişli olmadığına ve mahkumiyet için yeterli delil bulunmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 08/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

  • GÖZDE TETİK