Yayınlanma Tarihi: 5 Ocak 2022

BOŞANMA VE AYRILIK DAVALARI

Evlilik, toplumun en küçük kurumu olan ailenin varlığı açısından en önemli adımlardan biridir. İzmir Boşanma Avukatı Lütfi Kurt.

AYRILIK DAVASI NEDİR?

Türk Medeni Kanunu’nu boşanmanın yanında “ayrılık” konusunda da hüküm kurmuştur. Boşanma evlilik sonlandıran bir karardır. Ayrılık ise evliliği sonlandırmaz.

Türk Medeni Kanunu’nun Evlilik birliğinin sarsılması başlıklı 166. Maddesinde “…Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.” Hüküm altına alınmıştır.

Aynı kanunun 167. Maddesinde “Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.” Hüküm altına alınmıştır.

Ayrılık davası, sorunların yaşandığı evlilik birliğinde boşanma yerine tercih edilen bir yoldur. Hakim tarafından verilen ayrılık kararı süreye tabiidir. Hakim, TMK 171 uyarınca bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar. Hakim bu süreyi belirlerken, tarafların evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan durumları, varsa müşterek çocukların durumunu ve diğer şartları değerlendirir. Somut duruma göre değerlendirme yaparak bu süreyi belirler. Bu sürenin bitiminin ardından eğer ortak yaşam kurulamamışsa, eşlerden biri boşanma davası açma hakkına sahiptir.

Türk Medeni Kanunu’nun 172. Maddesinde “Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer. Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.” Hüküm altına alınmıştır. Yerleşik uygulamada hayata kast, pek kötü davranış gibi sebeplerin varlığı halinde genelde ayrılık kararına hükmedilmez. Ancak evlilik birliğinin temelden sarsılması, eşlerden birinin zina yapması, haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı gibi sebeplerin varlığı halinde hakim yine de somut olayı ve tarafların durumunu değerlendirerek ayrılık kararı verebilir.

BOŞANMA VE AYRILIK

Evlilik, toplumun en küçük kurumu olan ailenin varlığı açısından en önemli adımlardan biridir. Aile kurumu, toplumun ve neslin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Her ne kadar evlilik, bireylerin bir amaca ve bir arada yaşamaya yönelik karşılıklı akdinden oluşsa da bireyler arasında yaşanılan anlaşmazlıklar sonucu bu birliktelik sona erebilmektedir.

Türk Medeni Kanunu, boşanmaya ilişkin hükümleri düzenlemiştir. Bununla ilgili olarak anlaşmalı ve çekişmeli boşanma türleri mevcuttur. Çekişmeli boşanmanın, farklı nedenleri olabilir; zinaya ya da evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davaları açılabilmektedir. Boşanma, yalnızca bireylerin birlikteliğini sona erdirme sonuçlarını doğurmaz. Aynı zamanda varsa müşterek çocukların velayeti, evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların durumunun neler olacağı, tarafların, varsa, uğradıkları menfi ve müspet zararının giderilmesi için tazminat talepleri, nafaka talepleri gibi bir çok sonuç doğurur.

AYRILIK SÜRECİ

Ayrılık sürecinde eşler arasında, tıpkı evlilik birliğinde olduğu gibi, sadakat yükümlülüğü devam etmektedir. Ayrılığın amacı, sorunların yaşandığı evlilik birliğinin sonlanmasından da eşlerin birbirinden ayrı yaşayarak aynı zamanda yaşanılan sorunları da çözmek ve ardından ortak yaşamı yeniden kurmaktır. Ayrılık sürecinde eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi, birinin diğer eşe şiddet uygulaması gibi durumlarda ayrılık sürecinin bitimi beklenmeden yeni olaylar nedeniyle her zaman boşanma davası açılabilir.

BOŞANMA DAVASINDA AYRILIK KARARI

Açılan boşanma davasında mahkeme, evlilik birliğinin bitmediğine, somut durum değerlendirmesi yapıldığında yeniden ortak yaşamın kurulacağı kanaatine varırsa ayrılık kararı verebilir. Ancak açılan ayrılık davasında boşanma kararı verilemez.

AYRILIK DAVASINDA VELAYET

Evlilik birliği içerisinde, müşterek çocukların velayeti müşterek olarak anne babadadır. Ayrılık kararı verildiği takdirde çocukların velayeti taraflardan birine verilir ve diğer tarafın çocuklarıyla olan ilişkisi mahkeme tarafından belirlenir.

AYRILIK DAVASINDA NAFAKA

Ayrılık süresince eğer şartlar oluşmuşsa, maddi desteğe ihtiyacı olan eş lehine tedbir nafakasına hükmedilebilir. Mahkeme, dava tarihinden ayrılık süresinin bitimine kadar tedbir nafakası ödenmesini talep edebilir. Ayrıca müşterek çocuklar için de velayeti bırakılan eş lehine, dava tarihinden ayrılık süresinin bitimine kadar tedbir nafakasına hükmedilebilir. Bu değerlendirme Türk Medeni Kanunu’nunda nafaka ile ilgili düzenlenen hükümler ışığında yapılır. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir.

AYRILIK KARARI İLE MAL REJİMİ

Evlilik birliğinde uygulanan mal rejimi ayrılık sürecinde de uygulanır. Herhangi bir paylaşımına gidilmez.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Ayrılık davalarında, Aile Mahkemeleri görevlidir. Aile Mahkemelerinin olmadığı yerde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Türk Medeni Kanunu 168. Maddesine göre boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

YARGITAY KARARLARI

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/3-635 Esas, 2011/688 Karar ve 23.11.2011 Tarihli kararında,

Dava: Taraflar arasındaki nafaka davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karadeniz Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi sıfatıyla) davanın davacı eş yönünden reddine, davacı çocuk yönünden kabulüne dair verilen 08.04.2010 gün ve 2009/203 E.,-2010/227 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.10.2010 gün ve 12248 E., 16417 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili dilekçesinde, tarafların evli olup ayrı yaşadıklarını, davalının evi ve ailesi ile ilgilenmediğini beyan ederek, davacı kadın için 1200 TL., müşterek çocuk için 500 TL. tedbir (reşit olduktan sonra yardım nafakası olarak devam etmek üzere) nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davacı kadın yönünden, her ne kadar ayrı yaşamda haklılık varsa da, tarafların gelir durumlarının aynı olup, davacı kadının nafakaya ihtiyaç duymadığı gerekçesi ile davanın reddine, müşterek çocuk yönünden ise aylık 750 TL. nafakaya karar verilmiştir. TMK'nun 195. maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilirler. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan)daha iyi olması ya da aynı olması, davalı kocayı tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece hakkaniyet ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. md. 4). Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek davacı kadın yararına uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de, davacı anne de müşterek çocuğun eğitim ve diğer giderlerine de, katılmak mecburiyetinde olduğundan dolayı, müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarı da fahiş bulunmuştur. ..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Karar: Dava, eş için tedbir, çocuk için reşit olana kadar iştirak, reşit olduktan sonra yardım nafakası istemine ilişkindir. Davacı, davalı eşinin kendisini sadakatsizlikle suçlayıp, hakaret ettiğini bu nedenle ayrı yaşamaya başladıklarını müşterek çocuk için aylık 1.200.00 TL, kendisi için aylık 500.00 TL tedbir, iştirak ve yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davacı eşin ayrı yaşamakta haklı olduğunun anlaşıldığı, ancak davacı eşin açtığı davanın niteliği itibarıyla tedbir nafakası davası olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının araştırılması sonucunda ekonomik durumlarının aynı olduğunun belirlendiği, davacı eş için alınacak bir tedbir ya da ayrı yaşamakta haklı olması nedeniyle davalının maddi katkı yapmasını gerektirir bir durum olmadığı, davacı eşin mevcut ekonomik durumu itibarıyla nafakaya ihtiyacı bulunmadığı, kusur durumunun boşanma halinde tazminat açısından değerlendirilebileceği anlaşıldığından davacı eşin kendisi yönünden açtığı davanın reddine; ancak tarafların ayrı yaşadıklarının ve davacı çocuğun diğer davacı anne yanında kaldığının sabit olması karşısında bu davacının açtığı davanın kısmen kabulü ile davacı reşit olana kadar iştirak, reşit olduktan sonra yardım nafakasının davalıdan alınmasına karar verilmiştir. Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece, davacı kadın yararına uygun bir nafakaya karar verilmesinin gerektiği, ayrıca kabule göre başlığı altında da, davacı annenin de müşterek çocuğun eğitim ve diğer giderlerine katılmak mecburiyetinde olması nedeniyle, müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarının fahiş olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkeme; her iki bozma nedenine karşı önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili tedbir nafakası, davalı vekili de iştirak nafakası, noktalarından temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadın yararına uygun bir nafakaya hükmedilmesinin gerekip gerekmediği; ayrıca müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarının fahiş olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. I-Ön soruna ilişkin değerlendirme: Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında öncelikle; Hukuk Genel Kurulu'nun usulüne uygun kararları inceleyeceği, kabule göre bozma olamayacağı; Özel Daire bozma ilamının içeriğine göre son cümlesinin başında yer alan kabule göre ibaresinin sehve dayalı olup olmadığı, metinden çıkarılması gerekip gerekmediği oylanmış; mahkeme kararının iki ayrı nafaka istemine ilişkin olup, ilk açıklamaların davacı kadının nafaka istemiyle ilgili olduğu, kabule göre ibaresiyle başlayan bozma nedeninin ise iştirak nafakasına ilişkin bulunduğu, bu bozma nedeninin ilk bozma nedeniyle bağlantılı olmamasına göre kabule göre başlığı altında yapılmasına gerek bulunmadığı; sehve dayalı kullanılan bu ibarenin metinden çıkarılması gerektiği, kabule göre ibaresi ile başlayan bölümün ayrı bir bozma nedeni olarak bozma kapsamına dahil olduğu, oyçokluğu ile kabul edilmiştir. Bozma ve direnme kararları bu kapsamda ele alınarak; incelenmiş ve işin esası üzerinde görüşülmüştür. II-İşin esası yönünden değerlendirme: A-Davacı vekilinin tedbir nafakasına yönelik temyizi yönünden: İlkin, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun: Birliğin Korunması üst başlıklı ve genel düzenleme içeren 195. maddesinde: Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır. Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi başlıklı 197. maddesinde: Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Hak ve Yükümlülükler üst başlıklı 185.maddesinin ikinci fıkrasında: Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Konutun Seçimi, Birliğin Yönetimi ve Giderlere Katılma başlıklı 186.maddesinin son fıkrasında: Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar Hakimin Takdir Yetkisi başlıklı 4.maddesinde ise: Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir. düzenlemeleri yer almaktadır. Tüm bu hükümler göstermektedir ki, eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir ve birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Ayrıca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilirler. Hakim, bu halde de gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Tedbir ve iştirak nafakası da hakimin alacağı bu önlemler arasındadır. Hakim, Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hukuka ve hakkaniyete göre karar verecektir. Diğer taraftan, ayrılık durumunda evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak durumundadır. Bu nedenle, ayrı yaşamda haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteyebilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK md.186/3). Davacının (kadının) gelirinin bulunması, davalının (kocanın) ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz; bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacının (kadının) gelirinin bulunması, ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir.Hâkim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmeli; hakkaniyet ilkesine uygun bir nafaka takdir etmelidir. Somut olay yönünden yapılan değerlendirme sonunda çoğunlukça; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler ile yargısal uygulama gözetildiğinde, özellikle ayrı yaşam hakkını kazanan kadın için tedbir nafakası verilmesinin yıllardır kabul gördüğü; ayrı yaşayan eşin ekonomik durumu iyi olsa dahi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun yukarıda açıklanan hükümlerine göre az veya çok katkıda bulunacağı; kadının gelir durumunun ancak takdir edilecek nafaka miktarına etkili olabileceği görüşü benimsenerek, sonuçta davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği oy çokluğu ile Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, ayrı yaşamakta haklı olan davacı eş için de hakkaniyet uygun bir miktar tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken, istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekir. B-Davalı vekilinin çocuk için hükmedilen iştirak (reşit olunmakla yardım) nafakasına yönelik temyizine gelince; Yukarıda açıklandığı üzere yapılan ilk oylamada bozma ilamının son cümlesindeki kabule göre ibaresi çıkarılarak bozma kapsamına alınan bu bozma nedenine yönelik temyiz incelemesinde çocuk hakkında hükmedilen nafaka miktarının fahiş olup olmadığı hususunun ayrıca oylanması sonucunda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğunca da Özel Daire bozma kararı benimsenmiş olmakla; bozmaya uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle de direnme kararı bozulmalıdır. Sonuç: Yukarıda; 1- (I). bölümde açıklanan nedenlerle bozma ilamının son cümlesinde sehven yer verilen kabule göre ibaresinin bozma metninden çıkarılmasına, oyçokluğu ile; 2- (II).bölümde (A) başlığı altında açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; tedbir nafakasına ilişkin direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğu ile; 3- (II).bölümde (B) başlığı altında açıklanan gerekçelerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; iştirak (reşit olunmakla yardım) nafakasına ilişkin direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğu ile; 23.11.2011 gününde karar verildi.

YARGITAY 2. Hukuk Dairesi, 2018/7723 Esas 2018/14816 Karar ve 18.12.2018 Tarihli kararında,

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm taraflarca ayrılık kararı verilmesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece; her ne kadar boşanmayı gerektirecek olaylar mevcut ise de taraflar arasındaki bu geçimsizliğin evlilik birliğini çekilmez hale getirmediği, müşterek çocuk da gözetilerek ortak hayatın yeniden kurulma olasılığının bulunduğu gerekçesiyle TMK 170 maddesi uyarınca ayrılık kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı erkeğin bağımsız konut sağlamadığı,eşinin doğumuyla ve çocukla ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek tam kusurludur. Somut olayda tarafların yeniden biraraya gelme ihtimali bulunmadığından kadın tarafından açılan davanın kabulü suretiyle boşanma kararı verilmesi grekirken TMK m. 170 gereği ayrılık kararı verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/16341 ESAS, 2010/17348 Karar ve 21.10.2010 Tarihli kararında,

“Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü. 1- Davacı kadının kaydı ve harcı bulunmayan temyiz dilekçesinin incelenmesine yer olmadığına, 2- Davalı kocanın temyizi yönünden yapılan incelemede; a- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının nafaka davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. b- Davalının ayrılık kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Ayrılığa karar verilebilmesi için boşanma sebebinin gerçekleşmesi ve fakat ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması (TMK. md. 170/3) gerekir. Oysa toplanan deliller Türk Medeni Kanunu'nun 161, 162, 163, 164, 165 ve 166. maddesinde yer alan, boşanma sebeplerinden birinin varlığını kabule elverişli ve yeterli değildir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yetersiz gerekçe ile ayrılığa karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde açıklanan nedenlerle ayrılık kararı yönünden BOZULMASINA, kocanın nafaka davası yönünden temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu bölümünün 2/a bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, davacı kadının temyiz dilekçesinin ise 1'inci bentte gösterilen sebeplerle incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.”

  • STJ. AV. BUĞRA ANIL AKSU
WhatsApp